20 Ekim 2013 Pazar

Merhaba

Bir süredir, genellikle geceleri, tarif edebileceğime en yakın benzetmenin göğüs kafesimde bir ağırlık olabileceği kötü bir hisse kapılıyorum. Bahsettiğim fiziksel bir baskı değil. Nasıl anlatsam, bir şey ruhumu sıkıştırıyor gibi hissediyorum. Sanki bir kafes içindeyim, ama bu kafes hareketimi engellemek yerine, benle beraber hareket ediyor ama hareket etsem de etmesem de mesafesinin değişmediğini ve hep orada olduğunu hissediyorum. Kendi kendime bu hisse melankoli diyorum, tabii aslında bu kelimenin yaşadığım hissi karşılamaktan uzak olduğunun da farkındayım.

Bu hisse kapıldığımda geçmesi için bir sürü şey deniyorum. Sevdiklerimle konuşmak, hobilerimle uğraşmak (şu an için eski konsol oyunları), bilgisayarla, televizyonla vakit geçirmeye çalışmak veya uyumaya uğraşmak gibi. Tabii bunların hiçbirinin faydasının olmadığını keşfetmem uzun sürmedi. Sadece bir şeyler yazmanın veya en azından yazma amaçlı bir şeyleri düşünmemin bu hissi bir miktar hafiflettiğini farkettim.

Sanırım blogumun ne amaçla açıldığını farketmişsinizdir. En büyük amacım bu gitgide daha sık yaşamaya başladığım ve melankoli dediğim kötü hisle daha az rastlaşmak. Tabii kim bilir, sadece yazarak en başta hiç planlamadığım şeyler de olabilir, mesela kendimi daha iyi tanımak gibi. Daha önceden bir çok kez şahit de olduğum gibi en güzelinin hayatı akışına bırakmak olduğunun farkındayım. O yüzden daha fazla kurcalamamak en iyisi.

Bu blogda aklıma geldikçe her konuyla ilgili yazılar olacak ve sık aralıklarla güncellenecek, en azından şimdilik planım bu. Ne gelir, ne gider zaman gösterecek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder